WHATSAP İLETİŞİM
UZM. DR. ONUR ORAL
Köşe Yazarı
UZM. DR. ONUR ORAL
 

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE KOLOSTRUMUN ÖZEL ROLÜ

Yenidoğan bebekler için ideal bir besin olan anne sütünün mükemmel içeriği bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlayacak çok önemli maddeler içermektedir. Tüm mamaların referans aldığı, benzetmeye çalıştığı mama anne sütüdür. Ticari olarak, inek sütünün bileşimleri değiştirilerek yeni mamalar yapılsa bile hiç birisi anne sütünün yerini tutamamaktadır (Tanır, 2006).  Bu mükemmel besin öğesi bileşiminin yanı sıra, her zaman steril ve ideal sıcaklığa sahip anne sütündeki enzimler, hormonlar, büyüme faktörleri ve antioksidanlar, bebek için sayısız fayda sağlamaktadır.Laktoferrin, lizozim, fibronektin, S IgA, musin, C3, oligosakkaritler, lipitler anne sütündeki antimikrobiyal faktörlerdir. Ayrıca, vitamin A, C, E, katalaz, glütatyon peroksidaz, alfa-1 antitripsin, alfa-1 antikemotripsin, prostoglandin E 1-2, EGF, TGF, IL-10 antienflamatuar faktörlerdir. Anne sütünde interlökinler, interferon gama ve TNFα gibi immünomodülatörler bulunmakla birlikte, monosit, makrofaj, PNL, T ve B lenfositleri ise hücresel bileşenleri oluşturmaktadır. (Gür, 2007). ANNE SÜTÜNDEN FARKI  Bebeğin anneden alacağı ilk besin "ilksüt", "ağız sütü" ya da "kolostrum" olarak tanımlanmaktadır. "İlksüt"ün görüntüsü anneden anneye değişmekle birlikte, genellikle sarı renkte ve kıvamlıdır. Kolostrum çok besleyicidir ve bebeği pek çok hastalıktan kormaktadır. Miktar olarak az olmasına rağmen, ilk günlerde bebeğin beslenmesi ve bağırsaklarının iyi çalışması için yeterlidir (Tanır, 2006).  Kolostrum, diğer sütlere göre daha fazla kuru madde, yağ ve yağsız kuru madde, protein ve en önemlisi daha fazla immunoglobulin (Ig) konsantrasyonuna sahiptir. Kolostrum, aynı zamanda vitamin A, D, E, B12 ve zengin bir mineral kaynağıdır. Vücut sıcaklığının korunmasını sağlayan yağ ve şeker formundaki enerji kaynaklarını da içeren kolostrum üzerine yapılan araştırmalarda öne çıkan en önemli fonksiyonel etki; doğal immun (bağışıklık) sistemini güçlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Kolostrum bileşim açısından, protein, immunoglobulinler (Ig), protein olmayan azotlu maddeler, yağ, vitamin ve mineraller açısından diğer sütlere göre üstündür. Araştırmalarda çok sayıda bakteri ve virüse karşı antibakteriyel özellik gösteren kolostrumda, laktoferrin ve immunoglobulin G (IgG) önemli oranlarda yer almaktadır. Kolostrumda bulunan Immunoglobulin A'nın da normal sütteki değerinden 100 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. (Demirtaş, 2012). BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE ETKİSİ Günümüzde antibiyotiklere karşı kısmen ya da tamamen dirençli olan hastalık yapıcı mikroorganizmaların artarak sağlığımızı tehdit etmektedir, ayrıca sigara, ekzoz dumanı, toksinler, pestisitler, radyasyon gibi çevresel faktörlerdir. Bu faktörler özellikle çok genç, ihtiyar, AIDS, kanser, solunumla ilgili hastalığı bulunan ve immun sistemi zayıf düşen kişiler için daha da tehlikelidir. Kolostrum konusunda çalışan araştırmacılar, kolostrumun gerek bu çevresel faktörlere karşı vücudu koruyabileceğini, gerekse antibiyotiklere karsı dirençli mikroorganizmalara karşı da etkili olabileceğini öne sürmektedirler. Bebekler için sınırsız fayda sağlayan  anne sütünün bir özelliği de daha sonraki yaşlarda ortaya çıkan diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını azaltmasıdır. İmmün sistemin geliştiği erken çocukluk döneminde geçirilen viral enfeksiyonların, kalıcı duruma geçerek, ileride neoplastik hastalıklara eğilim yarattığı düşünülmektedir. Bunlar arasında en iyi bilinenlerden birisi de Epstein-Barr virüsü enfeksiyonları ile lenfomalar arasındaki ilişkidir. (Tanır, 2006). Yapılan çalışmalar, kolostrumdan sadece yeni doğan bebeklerin değil, çocuklar ve yetişkinler de faydalanabileceğini göstermektedir.  Çocuklarda soğuk algınlığı, grip, bronşit, bakteriyel veya viral enfeksiyonlarda özellikle geleneksel antibiyotikler ile tedavi olduklarında kolostrum yararlı olmaktadır. Ergenlik çağından sonra erkek ve bayanların immun ve büyüme faktörleri azalmaya dolayısıyla da yaşlanma başlamaktadır. Bu nedenle inek kolostrumu yetişkinler için bir tercih nedeni olabilmektedir. (Bayarer ve arkadaşları, 2006).  1980'li yılların ortalarında rotavirüsün neden olduğu diyareli çocukların inek kolostrumu ile tedavi edilmeleri ile kolostrumun iyileştirici gücününün ortaya çıkarılmasının ardından (Bayarer ve ark., 2006).dünya genelinde kolostrumun iyileştirici etkisi, hastalıklarla savaşma yeteneği, bağışıklık geliştirme, mide bağırsak sağlığı ve sporcu performansını artırmaya yönelik araştırmalara hız verilmiştir (Kıvrak ve Uçar, 2012). SPORCU PERFORMANSININ ARTMASINA ALTERNATİF Sporcular; performanslarını arttıracağı düşüncesi ile değişik maddeler kullanmaktadır. Antrenman veriminin yanı sıra spor performansını artmasını desteklemek amacıyla doping sayılmayan besin ögelerinin kullanılması sporcular arasında yaygın uygulamalardır. Bunlara besinsel ergojenik yardım denir. Bu tür besin destekleri 3 grupta sınıflanabilmektedir. İlk olarak enerji oluşumunu arttıran besin destekleri (karbonhidrat, protein, kreatin, vitamin /mineraller veya bitkisel ürünler) gelmektedir. İkinci sırada, vücut bileşimini değiştiren besin destekleri (protein), son grupta ise, toparlanmayı hızlandıran besin destekleri (karbonhidrat, vitamin/mineraller veya bitkisel ürünler) gelmektedir (Tek ve Pekcan, 2008). Literatürde kolostrumun bu kapsamda kullanılabildiğine yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Bu kullanımın en temel sebebi, sporcularda yüksek düzeyde bir antremandan sonra, immun sistem T-hücreleri ve doğal öldürücü hücrelerin üretiminin geçici olarak azalmasıdır. İmmun sistemdeki bu durum birkaç saat sonra son bulmakta ve ardından sistem önceki durumuna geri dönmektedir. Bazı sporlardaki antrenman sistemi sporcuları bu döngünün içine sokmakta, hasta olma olasılıkları da artmaktadır. Bu koşullarda kolostrum, fırsatçı patojenlere karşı vücudu zor duruma düşürme şansını azaltmaktadır. Özellikle kas gelişiminin aşırı gerekli olduğu sporlarda bu soruna daha sık rastlanmaktadır. Bu tip antrenmanlarda sporcular her zaman yağlarını yakmanın, kasları yapılandırmanın ve kuvvet kazanmanın yolunu aramaktadırlar. Kolostrumun IGF 1 ve 2'yi içeren büyüme faktörleri ve büyüme hormonları sayesinde bunu gerçekleştirebilmektedirler (Kıvrak ve Uçar, 2012; Buhmeyer). Sığır kolostrumunda bulunan büyüme faktörleri yağın yakılması, kas üretimi, gücün arttırılması, yenilenme süresinin kısaltılması, yoğun egzersizlerin sonrasında hastalığın önlenmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır (Wyatt,D.D. ). Leppäluoto ve arkadaşları, genç atletlerde kolostrum kullanımının koşma, zıplama performansını arttırdığını tespit etmişlerdir(Leppäluoto et al., 2000). KANSER TEDAVİSİNE DE ETKİLİ Anne sütünde bulunan Alfa-laktalbumin ile ilgi olarak yapılan çalışmalarda, söz konusu proteinin, oleik asit ile bir araya gelmesi neticesinde "HAMLET" adı verilen yeni bir proteinin meydana geldiği tespit edilmiştir. İlk olarak 1995 yılında 'Human α-lactalbumin made lethal to tumor cells' olarak tanımlanan proteine, HAMLET protein adı verilmiştir (Dünya Gıda, 2014; Mok ve arkadaşları, 2007). HAMLET proteini, kanserli ya da kanserleşme eğilimindeki hücrelerin dış zarından kayarak hücre içine sızarak, DNA tarafından yıkıcı enzimlerin harekete geçirildiğini ifade etmektedirler (Dünya Gıda, 2014; Svensson ve ark., 2003; Casbarra ve ark., 2004). Bilindiği gibi, kanser vakalarının sayısı maalesef günümüzde hızla artmakta ve kanser insan sağlığını önemli ölçüde tehdit eder duruma gelmektedir. Bu konuda geliştirilen ilaçlara dayalı ve yeni tedavi yöntemlerini kapsayan çalışmaların sayısı da bu artışa paralel şekilde artmaktadır. Bu noktada, anne sütü bir ilaç olmaması sebebiyle kanser tedavisinde bir alternatif tıp malzemesi olarak görülmektedir. Bir kanser hastası için tıbbi tedaviler göz ardı edilerek yalnızca anne sütü içerek bir tedavi sistemi uygulanmadıkça, anne sütünün bilimsel açıdan etkinliğini tespit etmek mümkün olamayacağından, bu kuramın doğruluğunun teyit edilebilmesi teknik açıdan mümkün olmayacaktır. Yalnızca anne sütü verme şekilde bir tedavi yapılmamış olmasına rağmen, anne sütünü kanser tedavisinde bir destek materyali olarak kullananların sayısının güm geçtikçe arttığı görülmektedir. Bilimsel bir  çok projede öncülük yapan Ege Üniversitesi ailesi, bu alanda da son derece hümanist bir yaklaşımla güzel bir ortak çalışma  gerçekleştirmiştir. E.Ü. Emel Akın Meslek Yüksekokulunda'da görev yapan Arş.Gör.Dr. Gamze SÜPÜREN MENGÜÇ'ün başlattığı, Ege Üniversitesinde görev yapan gönüllü akademisyen ve çalışanların katılımıyla büyüyen ve sonrasında katılımcıların arkadaşlarının da dahil edilmesiyle pek çok öğretmen, muhasebeci, hemşire, doktor ve ev hanımından oluşan yaklaşık 30 kadar genç annenin kemik kanseri ile mücadele eden Gözdenur Kodaz isimli genç bir hasta için gönüllü olarak anne sütü toplama çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu destek, hastanın düşen kan değerleri sebebiyle kemoterapiye ara verdiği bir dönemde başlatılmıştır. Hastanın anne sütü içmeye başlamasından sonraki 5. günde kan değerlerinin iyileşmesiyle birlikte hasta tekrar kemoterapi almaya başlamıştır. Genç annelerden alınan sütler ile hasta günde yaklaşık 1 su bardağı kadar anne sütü içebilmiştir. Hastanın anne sütü içtiği 7 aylık süreçte, hasta aynı zamanda kemoterapiye ve diğer ilaçlarına da devam etmiştir. Kemoterapi aldığı sürenin sonuna kadar anne sütü alan hasta sonunda sağlığına kavuşmuş ve geçirdiği başarılı ortopedik ameliyatların ardından yeniden ayağını kullanabilir duruma gelmiştir. Bu çalışma akademik amaçlı olarak yapılmadığından, anne sütünün bu sağlığa kavuşma sürecindeki etkinliği istatistiksel açıdan ölçülememiş olmakla birlikte, aldığı kemoterapi tedavisinin yan etkilerini azaltmak ya da bağışıklık sistemini güçlendirmeye destek olma anlamında katkı sağlamış olabileceği düşünülmektedir. Bu anlamda, ülkemizde kurulacak bir anne sütü bankasının, yalnızca sütü yetersiz olan annelerin bebekleri için değil, bu kapsamda kanser tedavisi gören hastaların tedavilerine ya da kemoterapinin yan etkilerine destek olma anlamında önemli katkılar sağlanabileceği düşünülmektedir. ANNE SÜTÜ BANKASI İmmun faktörler, büyüme faktörleri, vitamin, mineral ve amino asit içeriğiyle, annenin ilk sütü olarak bilinen ağız sütü olarak adlandırılan klostrum beslenme ve bağışıklık desteği olarak kapsül veya tablet olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Annenin sütünün az olduğu durumlarda, çeşitli nedenlerle annenin emziremediği ve prematurite gibi durumlarda yeni doğanların  anne sütünden mahrum kalmaması için süt bankaları projesi ortaya atılmış ve ilk süt bankası 1909'da Viyana'da, ardından 1919'da Boston ve Almanya'da kurulmuştur.  Şu an itibariyle Brezilya, Norveç, Tayvan ve 35'e yakın ülkede süt bankaları vardır. 1985'te kurulan Kuzey Amerika İnsan Süt Bankaları Birliği (HMBANA) verilerine göre  prematüre doğum oranı 12'lerde olan Amerika'da 13 anne sütü bankası faaliyet göstermektedir. Dünya ölçeğinde gözlemlenen bu olumlu gelişmeler ülkemizde de yakından izlenmekte ve bu alanlarda görevli uzmanlar bu bilimsel gelişmeleri çocuk ve erişkin sağlığı alanında değerlendirebilmek için yeni projeler üzerinde çalışmaktadırlar.   KAYNAKLAR 1.    Gür, E., Anne Sütü İle Beslenme, Türk Ped Arş 2007; 42 Özel Sayı: 11-5 2.    Tanır, F., Bebekleri 0-2 Yaş Arasında Olan Bir Grup Annenin Emzirmeye İlişkin İnanç ve Tutumları, T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği (Uzmanlık Tezi), İSTANBUL 2006 3.    Demirtaş, E., Kolostrum Sütü, 2012 http://www.sutdunyasi.com/haber/484-kolostrum-sutu.html 4.    Bayarer M., Karagözlü C., Akbulut N., 2006, İnsan beslenmesinde kolostrumun önemi ve kullanım olanakları , HR.Ü.Z.F.Dergisi, http://ziraat.harran.edu.tr/zirfakdergi/ 2006_10_34/11-21.pdf?ref=SaglikAlani.Com 5.    Kıvrak ve Uçar 2012. Selçuk University Journal of Physical Education and Sport Science, 2012; 14(2): 138–142. 6.    Tek, N.A., Pekcan, G., Besin Destekleri Kullanılmalı mı?, Hacettepe Üniversitesi - Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Şubat - 2008 ANKARA 7.    Leppäluoto J., Rasi S., Martikkala V., Puukka M. (2000). Bovine colostrum supplementation enhances physical performance on maximal exercise tests, 2000 PreOlympic Congress Sports Medicine and Physical Education International Congress on Sport Science, 7-13 September – Brisbane, Australia (http://www.ausport.gov.au/nsic). 8.    Buhmeyer,J.,Colostrum and Athletic  Performance http://www.icnr.org/articles/Athletic20Performance.pdf                       9.    Wyatt, D.A., Bovine Colostrum and Athletic Performance What We Can Learn from the Super Athlete, Center for Nutritional Research Vital Health News.http://www.icnr.org/articles/AthleticPerformance.pdf 10.  Dünya Gıda, Mart 2014, Sayı:2014-03 Sayfa:90 ,http://www.dunyagida.com.tr/dergiler/201403/files/assets/common/downloads/page0090.pdf 11.   Mok, K.H., Pettersson, J., Orrenius, S. ve Svanborg, C., 2007. HAMLET, protein folding, and tumor cell death. Biochemical and Biophysical Research Communications 12.  Svensson, M., Fast, J., Mossberg, A.K., Duringer, C., Gustafsson, L., Hallgren, O., Brooks, C.L., Berliner, L., Linse, S., Svanborg, C., 2003. α- Lactalbumin unfolding is not sufficient to cause apoptosis, but is required for the conversion to HAMLET (human a-lactalbumin made lethal to tumor cells), Protein Sci. 12 2794–2804. 354 1 13.  Casbarra, A., Birolo, L., Infusini, G., Dal Piaz F., Svensson, M., Pucci, P., Svanborg, C., Marino, G., 2004. Conformational analysis of HAMLET, the folding variant of human a-lactalbumin associated with apoptosis, Protein Sci. 13 1322–1330.   
Ekleme Tarihi: 10 Nisan 2016 - Pazar

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE KOLOSTRUMUN ÖZEL ROLÜ

Yenidoğan bebekler için ideal bir besin olan anne sütünün mükemmel içeriği bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlayacak çok önemli maddeler içermektedir. Tüm mamaların referans aldığı, benzetmeye çalıştığı mama anne sütüdür. Ticari olarak, inek sütünün bileşimleri değiştirilerek yeni mamalar yapılsa bile hiç birisi anne sütünün yerini tutamamaktadır (Tanır, 2006). 

Bu mükemmel besin öğesi bileşiminin yanı sıra, her zaman steril ve ideal sıcaklığa sahip anne sütündeki enzimler, hormonlar, büyüme faktörleri ve antioksidanlar, bebek için sayısız fayda sağlamaktadır.Laktoferrin, lizozim, fibronektin, S IgA, musin, C3, oligosakkaritler, lipitler anne sütündeki antimikrobiyal faktörlerdir. Ayrıca, vitamin A, C, E, katalaz, glütatyon peroksidaz, alfa-1 antitripsin, alfa-1 antikemotripsin, prostoglandin E 1-2, EGF, TGF, IL-10 antienflamatuar faktörlerdir. Anne sütünde interlökinler, interferon gama ve TNFα gibi immünomodülatörler bulunmakla birlikte, monosit, makrofaj, PNL, T ve B lenfositleri ise hücresel bileşenleri oluşturmaktadır. (Gür, 2007).

ANNE SÜTÜNDEN FARKI 

Bebeğin anneden alacağı ilk besin "ilksüt", "ağız sütü" ya da "kolostrum" olarak tanımlanmaktadır. "İlksüt"ün görüntüsü anneden anneye değişmekle birlikte, genellikle sarı renkte ve kıvamlıdır. Kolostrum çok besleyicidir ve bebeği pek çok hastalıktan kormaktadır. Miktar olarak az olmasına rağmen, ilk günlerde bebeğin beslenmesi ve bağırsaklarının iyi çalışması için yeterlidir (Tanır, 2006). 

Kolostrum, diğer sütlere göre daha fazla kuru madde, yağ ve yağsız kuru madde, protein ve en önemlisi daha fazla immunoglobulin (Ig) konsantrasyonuna sahiptir. Kolostrum, aynı zamanda vitamin A, D, E, B12 ve zengin bir mineral kaynağıdır. Vücut sıcaklığının korunmasını sağlayan yağ ve şeker formundaki enerji kaynaklarını da içeren kolostrum üzerine yapılan araştırmalarda öne çıkan en önemli fonksiyonel etki; doğal immun (bağışıklık) sistemini güçlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Kolostrum bileşim açısından, protein, immunoglobulinler (Ig), protein olmayan azotlu maddeler, yağ, vitamin ve mineraller açısından diğer sütlere göre üstündür. Araştırmalarda çok sayıda bakteri ve virüse karşı antibakteriyel özellik gösteren kolostrumda, laktoferrin ve immunoglobulin G (IgG) önemli oranlarda yer almaktadır. Kolostrumda bulunan Immunoglobulin A'nın da normal sütteki değerinden 100 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. (Demirtaş, 2012).

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE ETKİSİ

Günümüzde antibiyotiklere karşı kısmen ya da tamamen dirençli olan hastalık yapıcı mikroorganizmaların artarak sağlığımızı tehdit etmektedir, ayrıca sigara, ekzoz dumanı, toksinler, pestisitler, radyasyon gibi çevresel faktörlerdir. Bu faktörler özellikle çok genç, ihtiyar, AIDS, kanser, solunumla ilgili hastalığı bulunan ve immun sistemi zayıf düşen kişiler için daha da tehlikelidir. Kolostrum konusunda çalışan araştırmacılar, kolostrumun gerek bu çevresel faktörlere karşı vücudu koruyabileceğini, gerekse antibiyotiklere karsı dirençli mikroorganizmalara karşı da etkili olabileceğini öne sürmektedirler.

Bebekler için sınırsız fayda sağlayan  anne sütünün bir özelliği de daha sonraki yaşlarda ortaya çıkan diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını azaltmasıdır. İmmün sistemin geliştiği erken çocukluk döneminde geçirilen viral enfeksiyonların, kalıcı duruma geçerek, ileride neoplastik hastalıklara eğilim yarattığı düşünülmektedir. Bunlar arasında en iyi bilinenlerden birisi de Epstein-Barr virüsü enfeksiyonları ile lenfomalar arasındaki ilişkidir. (Tanır, 2006).

Yapılan çalışmalar, kolostrumdan sadece yeni doğan bebeklerin değil, çocuklar ve yetişkinler de faydalanabileceğini göstermektedir.  Çocuklarda soğuk algınlığı, grip, bronşit, bakteriyel veya viral enfeksiyonlarda özellikle geleneksel antibiyotikler ile tedavi olduklarında kolostrum yararlı olmaktadır. Ergenlik çağından sonra erkek ve bayanların immun ve büyüme faktörleri azalmaya dolayısıyla da yaşlanma başlamaktadır. Bu nedenle inek kolostrumu yetişkinler için bir tercih nedeni olabilmektedir. (Bayarer ve arkadaşları, 2006).  1980'li yılların ortalarında rotavirüsün neden olduğu diyareli çocukların inek kolostrumu ile tedavi edilmeleri ile kolostrumun iyileştirici gücününün ortaya çıkarılmasının ardından (Bayarer ve ark., 2006).dünya genelinde kolostrumun iyileştirici etkisi, hastalıklarla savaşma yeteneği, bağışıklık geliştirme, mide bağırsak sağlığı ve sporcu performansını artırmaya yönelik araştırmalara hız verilmiştir (Kıvrak ve Uçar, 2012).

SPORCU PERFORMANSININ ARTMASINA ALTERNATİF

Sporcular; performanslarını arttıracağı düşüncesi ile değişik maddeler kullanmaktadır. Antrenman veriminin yanı sıra spor performansını artmasını desteklemek amacıyla doping sayılmayan besin ögelerinin kullanılması sporcular arasında yaygın uygulamalardır. Bunlara besinsel ergojenik yardım denir. Bu tür besin destekleri 3 grupta sınıflanabilmektedir. İlk olarak enerji oluşumunu arttıran besin destekleri (karbonhidrat, protein, kreatin, vitamin /mineraller veya bitkisel ürünler) gelmektedir. İkinci sırada, vücut bileşimini değiştiren besin destekleri (protein), son grupta ise, toparlanmayı hızlandıran besin destekleri (karbonhidrat, vitamin/mineraller veya bitkisel ürünler) gelmektedir (Tek ve Pekcan, 2008).

Literatürde kolostrumun bu kapsamda kullanılabildiğine yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Bu kullanımın en temel sebebi, sporcularda yüksek düzeyde bir antremandan sonra, immun sistem T-hücreleri ve doğal öldürücü hücrelerin üretiminin geçici olarak azalmasıdır. İmmun sistemdeki bu durum birkaç saat sonra son bulmakta ve ardından sistem önceki durumuna geri dönmektedir. Bazı sporlardaki antrenman sistemi sporcuları bu döngünün içine sokmakta, hasta olma olasılıkları da artmaktadır. Bu koşullarda kolostrum, fırsatçı patojenlere karşı vücudu zor duruma düşürme şansını azaltmaktadır. Özellikle kas gelişiminin aşırı gerekli olduğu sporlarda bu soruna daha sık rastlanmaktadır. Bu tip antrenmanlarda sporcular her zaman yağlarını yakmanın, kasları yapılandırmanın ve kuvvet kazanmanın yolunu aramaktadırlar. Kolostrumun IGF 1 ve 2'yi içeren büyüme faktörleri ve büyüme hormonları sayesinde bunu gerçekleştirebilmektedirler (Kıvrak ve Uçar, 2012; Buhmeyer).

Sığır kolostrumunda bulunan büyüme faktörleri yağın yakılması, kas üretimi, gücün arttırılması, yenilenme süresinin kısaltılması, yoğun egzersizlerin sonrasında hastalığın önlenmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır (Wyatt,D.D. ). Leppäluoto ve arkadaşları, genç atletlerde kolostrum kullanımının koşma, zıplama performansını arttırdığını tespit etmişlerdir(Leppäluoto et al., 2000).

KANSER TEDAVİSİNE DE ETKİLİ

Anne sütünde bulunan Alfa-laktalbumin ile ilgi olarak yapılan çalışmalarda, söz konusu proteinin, oleik asit ile bir araya gelmesi neticesinde "HAMLET" adı verilen yeni bir proteinin meydana geldiği tespit edilmiştir. İlk olarak 1995 yılında 'Human α-lactalbumin made lethal to tumor cells' olarak tanımlanan proteine, HAMLET protein adı verilmiştir (Dünya Gıda, 2014; Mok ve arkadaşları, 2007). HAMLET proteini, kanserli ya da kanserleşme eğilimindeki hücrelerin dış zarından kayarak hücre içine sızarak, DNA tarafından yıkıcı enzimlerin harekete geçirildiğini ifade etmektedirler (Dünya Gıda, 2014; Svensson ve ark., 2003; Casbarra ve ark., 2004).

Bilindiği gibi, kanser vakalarının sayısı maalesef günümüzde hızla artmakta ve kanser insan sağlığını önemli ölçüde tehdit eder duruma gelmektedir. Bu konuda geliştirilen ilaçlara dayalı ve yeni tedavi yöntemlerini kapsayan çalışmaların sayısı da bu artışa paralel şekilde artmaktadır. Bu noktada, anne sütü bir ilaç olmaması sebebiyle kanser tedavisinde bir alternatif tıp malzemesi olarak görülmektedir. Bir kanser hastası için tıbbi tedaviler göz ardı edilerek yalnızca anne sütü içerek bir tedavi sistemi uygulanmadıkça, anne sütünün bilimsel açıdan etkinliğini tespit etmek mümkün olamayacağından, bu kuramın doğruluğunun teyit edilebilmesi teknik açıdan mümkün olmayacaktır. Yalnızca anne sütü verme şekilde bir tedavi yapılmamış olmasına rağmen, anne sütünü kanser tedavisinde bir destek materyali olarak kullananların sayısının güm geçtikçe arttığı görülmektedir.

Bilimsel bir  çok projede öncülük yapan Ege Üniversitesi ailesi, bu alanda da son derece hümanist bir yaklaşımla güzel bir ortak çalışma  gerçekleştirmiştir. E.Ü. Emel Akın Meslek Yüksekokulunda'da görev yapan Arş.Gör.Dr. Gamze SÜPÜREN MENGÜÇ'ün başlattığı, Ege Üniversitesinde görev yapan gönüllü akademisyen ve çalışanların katılımıyla büyüyen ve sonrasında katılımcıların arkadaşlarının da dahil edilmesiyle pek çok öğretmen, muhasebeci, hemşire, doktor ve ev hanımından oluşan yaklaşık 30 kadar genç annenin kemik kanseri ile mücadele eden Gözdenur Kodaz isimli genç bir hasta için gönüllü olarak anne sütü toplama çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu destek, hastanın düşen kan değerleri sebebiyle kemoterapiye ara verdiği bir dönemde başlatılmıştır. Hastanın anne sütü içmeye başlamasından sonraki 5. günde kan değerlerinin iyileşmesiyle birlikte hasta tekrar kemoterapi almaya başlamıştır. Genç annelerden alınan sütler ile hasta günde yaklaşık 1 su bardağı kadar anne sütü içebilmiştir. Hastanın anne sütü içtiği 7 aylık süreçte, hasta aynı zamanda kemoterapiye ve diğer ilaçlarına da devam etmiştir. Kemoterapi aldığı sürenin sonuna kadar anne sütü alan hasta sonunda sağlığına kavuşmuş ve geçirdiği başarılı ortopedik ameliyatların ardından yeniden ayağını kullanabilir duruma gelmiştir. Bu çalışma akademik amaçlı olarak yapılmadığından, anne sütünün bu sağlığa kavuşma sürecindeki etkinliği istatistiksel açıdan ölçülememiş olmakla birlikte, aldığı kemoterapi tedavisinin yan etkilerini azaltmak ya da bağışıklık sistemini güçlendirmeye destek olma anlamında katkı sağlamış olabileceği düşünülmektedir. Bu anlamda, ülkemizde kurulacak bir anne sütü bankasının, yalnızca sütü yetersiz olan annelerin bebekleri için değil, bu kapsamda kanser tedavisi gören hastaların tedavilerine ya da kemoterapinin yan etkilerine destek olma anlamında önemli katkılar sağlanabileceği düşünülmektedir.

ANNE SÜTÜ BANKASI

İmmun faktörler, büyüme faktörleri, vitamin, mineral ve amino asit içeriğiyle, annenin ilk sütü olarak bilinen ağız sütü olarak adlandırılan klostrum beslenme ve bağışıklık desteği olarak kapsül veya tablet olarak yaygın olarak kullanılmaktadır.

Annenin sütünün az olduğu durumlarda, çeşitli nedenlerle annenin emziremediği ve prematurite gibi durumlarda yeni doğanların  anne sütünden mahrum kalmaması için süt bankaları projesi ortaya atılmış ve ilk süt bankası 1909'da Viyana'da, ardından 1919'da Boston ve Almanya'da kurulmuştur.  Şu an itibariyle Brezilya, Norveç, Tayvan ve 35'e yakın ülkede süt bankaları vardır. 1985'te kurulan Kuzey Amerika İnsan Süt Bankaları Birliği (HMBANA) verilerine göre  prematüre doğum oranı 12'lerde olan Amerika'da 13 anne sütü bankası faaliyet göstermektedir.

Dünya ölçeğinde gözlemlenen bu olumlu gelişmeler ülkemizde de yakından izlenmekte ve bu alanlarda görevli uzmanlar bu bilimsel gelişmeleri çocuk ve erişkin sağlığı alanında değerlendirebilmek için yeni projeler üzerinde çalışmaktadırlar.

 

KAYNAKLAR

1.    Gür, E., Anne Sütü İle Beslenme, Türk Ped Arş 2007; 42 Özel Sayı: 11-5

2.    Tanır, F., Bebekleri 0-2 Yaş Arasında Olan Bir Grup Annenin Emzirmeye İlişkin İnanç ve Tutumları, T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği (Uzmanlık Tezi), İSTANBUL 2006

3.    Demirtaş, E., Kolostrum Sütü, 2012 http://www.sutdunyasi.com/haber/484-kolostrum-sutu.html

4.    Bayarer M., Karagözlü C., Akbulut N., 2006, İnsan beslenmesinde kolostrumun önemi ve kullanım olanakları , HR.Ü.Z.F.Dergisi, http://ziraat.harran.edu.tr/zirfakdergi/ 2006_10_34/11-21.pdf?ref=SaglikAlani.Com

5.    Kıvrak ve Uçar 2012. Selçuk University Journal of Physical Education and Sport Science, 2012; 14(2): 138–142.

6.    Tek, N.A., Pekcan, G., Besin Destekleri Kullanılmalı mı?, Hacettepe Üniversitesi - Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Şubat - 2008 ANKARA

7.    Leppäluoto J., Rasi S., Martikkala V., Puukka M. (2000). Bovine colostrum supplementation enhances physical performance on maximal exercise tests, 2000 PreOlympic Congress Sports Medicine and Physical Education International Congress on Sport Science, 7-13 September – Brisbane, Australia (http://www.ausport.gov.au/nsic).

8.    Buhmeyer,J.,Colostrum and Athletic  Performance http://www.icnr.org/articles/Athletic20Performance.pdf                      

9.    Wyatt, D.A., Bovine Colostrum and Athletic Performance What We Can Learn from the Super Athlete, Center for Nutritional Research Vital Health News.http://www.icnr.org/articles/AthleticPerformance.pdf

10.  Dünya Gıda, Mart 2014, Sayı:2014-03 Sayfa:90 ,http://www.dunyagida.com.tr/dergiler/201403/files/assets/common/downloads/page0090.pdf

11.   Mok, K.H., Pettersson, J., Orrenius, S. ve Svanborg, C., 2007. HAMLET, protein folding, and tumor cell death. Biochemical and Biophysical Research Communications

12.  Svensson, M., Fast, J., Mossberg, A.K., Duringer, C., Gustafsson, L., Hallgren, O., Brooks, C.L., Berliner, L., Linse, S., Svanborg, C., 2003. α- Lactalbumin unfolding is not sufficient to cause apoptosis, but is required for the conversion to HAMLET (human a-lactalbumin made lethal to tumor cells), Protein Sci. 12 2794–2804. 354 1

13.  Casbarra, A., Birolo, L., Infusini, G., Dal Piaz F., Svensson, M., Pucci, P., Svanborg, C., Marino, G., 2004. Conformational analysis of HAMLET, the folding variant of human a-lactalbumin associated with apoptosis, Protein Sci. 13 1322–1330.   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karsiyakalim.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.